Siyaseti genellikle sözel branşlarda uzmanlaşmış kimseler (siyasal bilimciler ve sosyologlar) yapar. Bu kimselerin ortak özellikleri akılları ve duyguları ile hareket ederken duygularının ağır basmasıdır. Bu kadar duygusal bir iş midir siyaset? Ülkeleri sözelciler yönettiği için mi bütün dünya kan ağlıyor? Sayısalcılar yönetse nasıl olurdu?
Siyasette amaç, başına geçtiğiniz toplumun kalkınmasını ve mutluluğunu sağlamak olmalıdır. Bu işi başarabileceğine inanan ve ilgi duyanlar siyasete girerler fakat durum her zaman böyle olmaz. Dünyanın üzerindeki ülkelerin büyük çoğunluğunda maddi açıdan güçlü kimseler belirli maskeler altında yönetimi alır.
Siyaset yapan kimseler bazen toplum ile ayrılığa düşer ve toplumun tepkisini toplar. Toplumu ile çatışan ve toplumunu reddeden bir tutum sergiler. Olayın en başından başlayacak olursak bu durumun oluşmasında aslında gözümüzden kaçan temel sebebi görebiliriz.
Yeni evlenmiş bir çift düşünün. Evlendikten bir süre sonra birbiri ile tanıştıklarından farklı olduklarını görürler. Bu durumdan rahatsız olan taraflar artık birbirini değiştirme girişiminde bulunur ve karşılıklı olarak kural dayatır. Bu durumda evde huzur olmayacak ve sürekli çatışma yaşanacaktır. İşin küçük resmi bu şekilde fakat iş ülke yönetiminde de farklı değil.
Eğer siyasetçi yönettiği insanları kendi fikirlerine inanır hale getirmeye çalışır ve farklılıkları kabul etmez yani insanları değiştirmeye çalışırsa ülkesi ile sürekli çatışmaya girer.
Siyasetçinin işi; kimin hangi ırktan olacağı, kimin hangi dine inanacağı, kimin ne yiyip ne içeceği, kimin herhangi bir konuda ne düşüneceği… gibi konularda toplumuna yön vermek olmamalıdır. Siyasetçinin asıl işi başına geçtiği toplumda kimin ne olduğunu, fikirlerinin ne olduğunu umursamadan ülkesini kalkındırmak olmalıdır. Gerçek insan sevgisi (hümanizm) budur. Bunu da ancak siyasete bilimsel perspektiften bakan insanlar yapabilir, ülke yönetiminde optimist veya pesimist duygusal tavırlar rezillikten başka bir şey olamaz. Amaç ülke yönetmekse çelik gibi irade ve yüksek disiplin gereklidir, gevşeklik ve cıvıklık bu derece ciddi işte affedilemez.
Not: Bu makale hiçbir siyasi kuruluş hedef alınarak hazırlanmamıştır. Siyasal bilimlerin bilimsel yönden değerlendirilmesini içermektedir.
BT